Dertdeva Teyze

Dertdeva Teyze

4 Aralık 2014 Perşembe

ARKASI YARIN -6-

CEYHUN'UN AKIBETİ

          Nebahat bu seneyi ikinci öğretmeniyle bitirmişti. Senenin ortalarında öğretmeninin bebeği dünyaya geldiği için uzun bir süreliğine, izine ayrılmıştı. Yeni gelen öğretmeni ise orta yaşlı ve oldukça da sinirli biriydi. Çocuklar öğretmenlerini sevmekten ziyade Ondan korkuyorlardı. Allah'tan Nebahat çalışkan ve derslerinde disiplinli bir çocuktu da öğretmeniyle pek sorun yaşamıyordu. Seneye yine kendi öğretmenleri gelecekti. Böylece Nebahat ve sınıf arkadaşları açısından her şey normale dönecekti.
          Okul dönüşü kardeşi Bora, her zaman ki sakarlıklarını gerçekleştirmişti yine. Nerede çamur, su varsa oralara düşüyordu. Hırkasını, önlüğünü bir yerlere taktırıp söküyor ya da kafası, burnu patlamış kanlar içinde eve geliyordu. Feride ise Bora'nın bu sakarlıklarından bıkmıştı. Okul giysilerinden artık kaç tane yedek vardı, sayısını kendisi de bilmiyordu.
Neyse ki artık okulların kapanmasına birkaç hafta kalmıştı. Bu işkence de bitiyordu bitmesine de Bora'nın sakarlıkları bitmiyordu. Bir keresinde köyde balkondan iki buçuk metre yükseklikten aşağıya killi toprağa düşmüştü. Allah'tan hiç bir şey olmamıştı. Ama ne olur ne olmaz diye yirmi dört saat hep kontrol altında tutmuşlardı. Bir defasında da yaylada, ablası Nebahat'in arkasından koşturuyordu ki kocamaaaan bir kayanın en sivri köşesine, çatadankk diye alnını geçirmişti. Alnının derisi iki üç santim sarkmış, kaşlarının arası yarılmıştı da kan durmadan akıyordu. O sıralar Nesibe hanım, çocukların yanına gelmişti. Oğlunu kaptığı gibi hemen alıp şehre hastaneye götürmüştü.  Artık kaç dikiş atılmışsa bilinmez birkaç gün sonra yaylaya kafası kocamaaan bir sargı ile sarılı olarak dönmüşlerdi.
(Görsel internetten alıntıdır)
Bora, ilkokul bitene dek böyle kazalar atlatıp durmuştu. Yine bir gün, sitede yokuş aşağı yolda tekerlekli tahta araba içinde kendini bırakmış, elindeki gazoz şişesinin üstüne düşünce sol kolunun dirsekten yukarısı, camlardan dolayı parçalanmıştı. O zaman da babası alıp hastaneye götürmüştü. Dikiş atılırken baba Nevzat bey gördüğü manzaradan dolayı bayılmıştı. Şaşkın ve korkudan gözleri pörtlemiş Bora ise donakalmıştı. Fakat kaza maceraları bununla kalmamıştı da. Birkaç kez ablasının da başına bela olmuştu sakarlıkları. 
          Okuldan eve geldiklerinde açlıktan ölüyorlardı. Annelerinin hazırladığı yemeği Feride ablası çoktan ısıtmıştı bile. El yüz, üst baş temizlendikten sonra masaya oturup karınlarını doyurdular. Nebahat hafta sonu için verilen ödevlerini yapmak adına evde kalmış ancak Bora, oyun oynamak için bahçeye çıkmıştı. Çok zaman geçmemişti ki kardeşi aşağıdan avazı çıktığı gibi yine ''Ablaaaaa'' diye bağırıyordu.
Nebahat balkona çıkıp aşağıya baktığında;
Bora: '' Ceyhun abi oyunumuzu bozuyor yaa''
diye şikayet ediyordu. Ceyhun ise oyunlarını dağıttığı çocukların arasında Nebahat'e pis pis sırıtıyordu.
Nebahat ise Ceyhun'a seslenerek : '' Çocukların oyunlarını bozma Valla gelirim oraya '' diye bağırmaya başlamıştı. Bağırmıştı bağırmasına ama kendisinden bir yaş büyük bu asi çocuktan da korkuyordu azıcık. Şimdiye dek sanki gizli bir anlaşma yapmış gibi birbirlerinin sınırlarını geçmiyorlardı. Ne olduysa bu aralar iyice azmış, Nebahat'e durmadan dalaşıyordu. 
Ceyhun ise; son zamanlar da site çocuklarının ve büyüklerinin Nebahat'e olan sevgisini ve saygısını kıskanır olmuştu. Nebahat'ten biraz tırsmasa şimdiye kadar Onun canına okurdu ya neyse. O da çocukların oyunlarını bozarak rahatsızlık veriyor, oynayacak arkadaşı kalmadıkça daha huysuz ve geçimsiz oluyordu. Ceyhun, beyaz tenli, zayıf, yaşıtlarına göre biraz uzun boyluydu. Siyah saçlı, gözleri fıldır fıldır olan bu çocuk; aynı zamanda yerinde pek duramayan hareketli bir veletti.
Görsel internetten alıntıdır)
Nebahat ise nasıl etmeli de bu çocuğu dizginlemeli bilmiyordu. Çocuklardan çete kurup, gidip bir güzel dövse, anne babasının soluğu kendi kapılarında alacaklarını da biliyordu. 
Ancak babasının her daim söylediği ''Haklı olmak değil, haklı kalmak önemlidir'' sözünü, Nebahat ilkelerinden biri yapmıştı. Bu nedenle yapacağı her ne olursa olsun haklılığını daim kılmalıydı. Ancak nasıl yapacağını bilemiyordu.
Gel zaman git zaman böyle bir iki hafta daha geçti. Okullar tatil oldu. Karnelerini büyük bir sevinç ile aldılar. Yazı ve tatili çok özlemişti Nebahat. En çokta köyünü ve köyde ki kuzuları, tavukları, börtü böceği özlemişti. Fakat bu yaz köye, anne ve babasının izinlerinin olduğu son ay gideceklerdi. Çünkü, Feride ablaları vardı artık yanlarında.
          O hafta bugün ki gibi her gün, hava çok güzeldi. Güneş parıldıyor, hafif bir rüzgar şarkı tutturmuş dans ediyor gibiydi. Tüm çocuklar, parkta okulculuk oynuyorlardı. Parkta bulunan banklı masalar bir sınıfı oluşturuyordu. Bu banklı masalarda dörder beşer çocuk oturuyor, ellerinde kalem kağıt ders işliyorlardı. Okullar tatil olunca, bir an boşluğa düşmüşlerdi ki tatil olmasına rağmen halen okulculuk oynayabiliyorlardı.
Ceyhun, çocukların yanına yavaş yavaş gelip silgilerini, kalemlerini alıp kaçıyor, defterlerini sağa sola dağıtıyordu. Nebahat tam öfkeden kızarmış, horozlanıp saldırmaya hazırlanmıştı ki, sitenin bahçıvanı Ceyhun'u uzaklaştırmıştı.
İki gün sonra Nebahat, sitenin hemen dışında bulunan bakkaldan ekmek almak için giderken Ceyhun'un balkondan yumurta ve sütünü aşağı döktüğünü görmüştü. Ama Ceyhun Nebahat'i görmemişti. 
Nebahat şaşkın şaşkın içinden ''Ne salak bir çocuk bu yaa. Ne yapıyor böyle?'' diye geçirmişti.
Bir iki gün sonra yine aynı şeylere tanık olunca iyice huylanmış merakına yenilip annesine sormaya karar vermişti. Bir akşam, annesini işten gelirken görünce ''Melek teyze'' diye seslendi. Melek teyzesi durup bakınca, yanına koşup olanları anlattı. Ancak kendisinin söylediğini söylememesini rica etti. Çünkü zaten hep oyunlarını bozduğunu böyle davrandıkça arkadaşlarının kendisinden uzaklaştığını, kendisinin söylediğini öğrendiğinde, olanların hepsinin suçunu kendisine atacağını belirtti.
Melek teyzesi de hoşgörüyle; ''Elbette kızım, sen merak etme'' dedi.
Böylece Ceyhun meselesinin de kapanmış olduğunu sandı zavallı Nebahat.
          Ceyhun akşam evinde yaşananlardan dolayı ilk aklına gelen ve rakip belirlediği Nebahat'ten şüphelenmişti ancak akıl sır erdiremiyordu. Bu yüzden düşündükçe öfkeleniyordu. Sabahı zor etmişti. Nebahat'in parkta olabileceğini düşünerek kahvaltıdan sonra soluğu orada almıştı. Ceyhun öfkeden kızarmış, ellerini yumruk yapmış yavaş yavaş Nebahat'in üzerine doğru ilerliyordu. Nebahat ise, şaşkın ve ablak yüz ifadesi ile Ona bakıyordu. 
İçinden ''kaç kızım, bu seni gebertecek'' dese de kaçma işlemini gerçekleştirmek için çok geç kalmıştı.Bu saatten sonra da gururuna yediremedi. Ölmek var dönmek yok diyerek gardını aldı ve bekledi. Parkta ki diğer çocuklardan da çıt çıkmıyordu. Bulundukları yerlerden biraz uzaklaşarak meydanı bu iki rakibe bırakmışlardı. Sessiz ve merakla olacakları izliyorlardı.
Aynı anda birbirlerine, denizli horozları gibi bir dalışları vardı ki hiç bir şey ayırt edilemiyordu.
Tokatlar, pençeler, tekmeler, itmeler, kakmalar ardı ardına geldikçe yerlerde yuvarlanmalar gerçekleşiyordu. Çığlık ve bağrışmalar bir uğultu gibi etrafa yayılıyordu. Nebahat bile kendi haline şaşırmıştı. İçinden canavar mı çıkmıştı ne. Sesleri duyan büyükler, gecikmeli olsa da gelmiş ayırmışlardı ikisini. Kan revan ve kir pas içinde kalmışlardı.
(Görsel internetten alıntıdır)
Yaşanan bu olaydan sonra Ceyhun ve Nebahat bir araya gelmemeye, birinin gezdiği yerlerde diğeri olmamaya, daha doğrusu karşılaşmamaya çalışıyorlardı. Çünkü birbirlerinde açtıkları yara bereler bir haftaya ancak iyileşmişti. Okullar açıldığında Ceyhun'u bir daha hiç görmemişti. Çünkü babasının başka bir şehre tayini çıkmış bu nedenle de taşınmışlardı. 
Nebahat hem sevinmiş hem de üzülmüştü biraz. Ezeli rakibi yoktu artık. Hayatı yine eski monoton halini almıştı ve öyle devam edeceğini sanıyordu. Ancak bu konuda yanılıyordu. Çünkü okulların açıldığı ve ilkokul üçüncü sınıfa başladığı sene, hayatında asla ve asla unutamayacağı bir anı yaşamıştı...

- Dertdeva Teyze -

ARKASI YARIN DİZİSİNİN, DİĞERLERİ: Eğer okumak isterseniz diye buraya koyuyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder